Pompeo nun Fransa Türkiye ve İsrail Ziyaretleri

Pompeo’nun Fransa, Türkiye ve İsrail Ziyaretleri

November 20, 2020

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, 13-23 Kasım tarihlerinde yedi ülkeyi kapsayan Avrupa ve Ortadoğu turuna Fransa'dan başladı. ABD

 

 
This Article
 

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, 13-23 Kasım tarihlerinde yedi ülkeyi kapsayan Avrupa ve Ortadoğu turuna Fransa'dan başladı. ABD başkanlık seçimlerinde sonuçlar henüz resmiyet kazanmadan Joe Biden’ı bizzat arayarak tebrik eden ilk liderler arasında bulunan Macron, Pompeo’yu oldukça sade bir şekilde karşıladı. Görüşmeler basına kapalı olarak gerçekleştirildi ve sonrasında ortak bir basın toplantısı da düzenlenmedi. Elysée Sarayı'ndan yapılan açıklamada Pompeo’nun Paris’e gelişi “nezaket ziyareti” olarak nitelendirildi. Le Drian, görüşmenin Pompeo tarafından talep edildiğini belirterek, “20 Ocak'a kadar görevde olacak Trump yönetimi ve ABD temsilcilerinin kabul edilmesi normaldir” şeklinde açıklamada bulundu.

Dışişleri Bakanı Pompeo, Paris'te Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve mevkidaşı Le Drain ile görüştü. Görüşmelerde Transatlantik ittifakı ve NATO birliğinin önemine vurgu yapıldı ve BM himayesinde gerçekleşen Libya’daki siyasi uzlaşmanın ehemmiyetine dikkat çekildi. Pompeo, “Çin Komünist Partisinin Avrupa’daki zararlı faaliyetleri” ve Doğu Türkistan’daki insan hakları ihlallerine karşı durmada güçlü bir ittifak oluşturduklarını belirtti. Pompeo ayrıca şiddet yanlısı aşırıcılığa karşı ortak mücadelenin gerekliliğini vurguladı ve “Hizbullah’ın Lübnan’daki zararlı etkilerinin” altını çizerek ülkede reform yanlısı ve istikrarlı bir hükümet kurulması yönünde ABD’nin gösterdiği çabadan bahsetti. 

Ortadoğu ve Doğu Akdeniz'deki gelişmeler ile küresel güvenliğe yönelik tehditler ele alındı. ABD askerlerinin Irak ve Afganistan’dan çekilme kararı da temaslar sırasında görüşüldü. Avrupalı devletlerin çoğu, Başkan Trump'ın görev süresi dolmadan silahlı güçlerini bu bölgelerden geri çekmesinin terörle mücadele ve küresel güvenlik açısından büyük risk taşıdığı görüşünde. Görüşülen diğer bir konu ise İran’a baskı politikası. İran’la 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşmadan tek taraflı olarak çekilen ABD, Avrupa ülkelerinden de İran'a karşı “sert tutum” almasını ve nükleer anlaşmadan vazgeçmesini istiyor.

Fransa ziyareti sırasında Le Figaro gazetesine konuşan Pompeo, Macron ve Le Drian ile, “İran nükleer anlaşması, Çin, NATO, Ortadoğu barışı, Türkiye ve Dağlık Karabağ gibi konuları ele aldıklarını” açıkladı. Macron ile görüşmesinde Türkiye'nin son zamanlardaki faaliyetleri hakkında uzun uzun konuştuklarını söyleyen Pompeo, Türkiye’nin dış politikasının “oldukça agresif” olduğu hususunda anlaştıklarını belirtti. Pompeo, “Yunanistan ve Fransa gibi NATO ülkeleri ile açık bir çatışma içinde olan Türkiye'nin hala NATO'da yeri var mı?” şeklindeki bir soruya, “Cumhurbaşkanı Macron ve ben Türkiye'nin Azerbaycan'a verdiği destek ya da bölgeye Suriye güçleri yerleştirdiği gerçeğinden hareketle çok agresif oldukları konusunda görüş birliğine vardık. Libya'da yabancı güçleri ülkeye sokmasından ve Doğu Akdeniz'deki eylemlerinden bahsettik. ABD'nin görüşü, bu tür çatışmaların uluslararası boyuta taşınmasının tüm ülkelere zarar verdiği yönündedir” yanıtını verdi. 

Pompeo, “Rusya ve Türkiye dahil tüm ülkelere Libya'ya müdahaleye son vermeleri çağrısında bulunduk. Azerbaycan'da da benzer bir durum geçerli. Dağlık Karabağ konusunda Fransa ve Rusya ile birlikte Minsk Grubu'nun eş başkanlarıyız. Sorunun çözülmesi gereken çerçeve bu ve Türk askeri kapasitesinin gittikçe artan bir şekilde kullanılması bizi endişelendiriyor. Endişelerimizi kamuya açık ve özel görüşmelerde açıkça dile getirdik. Avrupa ve ABD, Erdoğan'ı, bu tür eylemleriyle halkının çıkarına iyi hizmet etmediğine ikna etmek için birlikte çalışmalıdır” ifadelerini kullandı.

Le Figaro'ya verdiği demeçte İran konusuna da değinen Pompeo, ABD'nin nükleer anlaşma konusunda E3 ülkeleri Fransa, Almanya ve İngiltere ile hemfikir olduklarını dile getirdi. Pompeo, “Farklı bir yöntem savunsak da aynı kaygıları paylaşıyoruz. Ama net olan bir şey var ki, o da anlaşmanın imzalandığı 2015'deki durumla 2020'deki koşulların aynı olmadığı. Bu anlaşma yeniden, farklı biçimde yapılmalı. Macron da durumun bugün aynı olmadığını kabul etti” dedi.

Pompeo’nun İstanbul Ziyareti

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Fransa’daki temaslarının ardından Fener Rum Patriği Bartholomeos ile görüşmek üzere İstanbul'a geldi. Mike Pompeo Twitter hesabından yaptığı açıklamada, ziyaret gerekçesi olarak “bölgedeki dini özgürlükler ele alınarak, ABD’nin dünya genelinde din özgürlüğünü destekleyen tutumunun altını çizeceğini” ifade etmişti. Pompeo, İstanbul'da Fener Rum Ortodoks Patrikhanesini ziyaret etti. Bartholomeos ile baş başa ve heyetler arası görüşmeler gerçekleştiren Pompeo ve beraberindeki heyet bir buçuk saati aşkın sürenin ardından patrikhaneden ayrıldı. 

Ziyaretin ardından Twitter hesabından açıklamada bulunan Dışişleri Bakanı, “Ekümenik Patrik Barholomeos'la görüşmekten ve Aya Yorgi Rum Patrikhane Kilisesi'ni ziyaret etmekten onur duydum. Ortodoks âleminin lideri olarak Ekümenik Patrikhane, dünya çapında dini özgürlükleri savunmaya devam etmemizde çok önemli bir ortak” ifadelerini kullandı. Pompeo, patrikhane ziyaretinin ardından Fatih’te bulunan Rüstem Paşa Camisini ziyaret etti. Gazetecilerin sorularını yanıtlamayan Pompeo öğleden sonra İstanbul'dan ayrılarak Gürcistan'a gitti.

Pompeo’nun Fener Rum Patrikhanesi ziyareti sonrasında görüşme sırasında orada bulunan Metropolit Emmanuel

Pompeo'nun Türkiye ziyareti öncesinde ziyaretin gerekçesine dair Türk Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy biraçıklama yaparak, “Türkiye'de dini özgürlükler konusunda özellikle son 20 yılda kaydedilen ilerlemeler herkesin malumudur. Dünyanın birçok yerinde başta Müslümanlar olmak üzere dini azınlıklar ibadetlerini elverişsiz koşullarda ve tehdit altında yerine getirmek zorundayken, gayrimüslim vatandaşlarımız ülkemizde dini vecibelerini serbestçe idrak edebilmekte, farklı inançlara mensup vatandaşlarımızın ibadet özgürlüğü korunmaktadır. Dolayısıyla, ABD Dışişleri Bakanı'nın ülkemizi ziyaretine ilişkin açıklamada bu hususta kullanılan ifadeler son derece yersizdir. Kaldı ki, ABD'nin önce aynaya bakması ve kendi ülkesindeki ırkçılık, İslam düşmanlığı ve nefret suçları gibi insan hakları ihlallerine gereken hassasiyeti göstermesi daha doğru olacaktır” ifadelerini kullanmıştı.

ABD Dışişleri Bakanlığında görevli üst düzey yetkililer, düzenledikleri brifingde Pompeo’nun Türkiye ziyareti sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan veya Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu arasında görüşme gerçekleşmemesinin nedenini zaman faktöründen dolayı tarafların seyahat programlarının uyuşmaması olarak açıkladı. Bir diplomatik yetkili, Pompeo'nun programının önceden belirlendiğini, Erdoğan'ın programında değişiklik yapıldığı bilgisinin sonradan kendilerine iletildiğini söyledi. Yetkililer ayrıca Pompeo’nun herhangi bir siyasi temasta bulunmamasının ardında politik nedenler veya başka bir saik aranmaması gerektiğini belirtti.  

Türk hükümetinin programların uyuşmamasından doğan bu sorun nedeniyle rahatsız olduğuna inanmadıklarını kaydeden yetkililer, ihtilaflı konular da dahil önemli bulunan her hususta Ankara'yla çalışmaya devam edeceklerinin altını çizdi. Yetkililer Pompeo’nun İstanbul’da bulunduğu sırada kendisiyle görüşmek isteyen bir Türk yetkilisi olursa buluşmaya açık olduğunu Ankara’ya ilettiklerini söyledi. Yetkililer bunlara ek olarak Pompeo ve Çavuşoğlu’nun aralık ayında gerçekleşecek olan NATO Dışişleri Bakanları Toplantısında görüşme planı yaptıklarının da altını çizdiler.

Pompeo’nun İsrail Ziyareti

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun “veda turu” veya “nezaket ziyaretleri” olarak nitelendirilebilecek 7 ülkeyi kapsayan Avrupa ve Ortadoğu gezisinde somut gerekçelere dayanan en önemli durak İsrail’di denebilir. Fransa, Türkiye ve Gürcistan ziyaretlerinin ardından İsrail’e geçen Pompeo, Kudüs’te İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ve Bahreyn Dışişleri Bakanı Abdüllatif El Zayani ile bir araya geldi.  

Görüşme öncesinde İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, 15 Eylül’de Washington’da imzalanan Abraham Anlaşması ile ilişkilerin normalleşmesinin ardından Bahreynli yetkililerin İsrail’e gerçekleştirdiği bu ilk ziyaretin tarihi önemine dikkat çekti. Netanyahu, anlaşmanın imzalanmasındaki katkılarından dolayı Trump ve Pompeo’ya teşekkür etti. Dışişleri Bakanı Pompeo görüşme öncesinde yapılan basın toplantısında Kudüs’ü ‘‘Yahudi yurdunun meşru başkenti’’ olarak tanımladı. 

Pompeo, Abraham Anlaşması kapsamında iki ayda, üç barış anlaşmasının imzalandığını ve yeni anlaşmaların da yapılmasını umduklarını kaydetti. Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri ve İsrail’in birlikte çalışmaya başlamalarından memnuniyet duyduğunu dile getiren Pompeo bu anlaşmaların ticarette ve ekonomik gelişme konusunda harika fırsatlar yaratacağını söyledi. Pompeo ayrıca bu anlaşmaların İran gibi “kötü niyetli” aktörlerin bölgedeki etkisinin azalmasını ve daha fazla izole edilmelerini sağlayacağını, kendilerini değiştirmedikleri müddetçe de bu durumun devam edeceğini sözlerine ekledi.

Anlaşmanın dini özgürlükleri de artırdığını savunan Pompeo, Abu Dabi ve Manama’dan yapılacak uçuşlar sayesinde Müslümanların El Aksa Camisi’nde daha kolay ibadet edeceklerini kaydetti. Sudan’ın hava sahasının da İsrail’den havalanan uçaklar için açıldığını hatırlatan Pompeo, Abraham Anlaşmasının Ortadoğu ve tüm dünyada “barış, güvenlik ve refah” için gerekli olan ortak vizyonu yansıttığını belirtti.

İsrail ziyareti sırasında büyük tepki çeken bir karara imza atan Pompeo İsrail'in işgal ettiği Batı Şeria'da kurulu Yahudi yerleşim yerlerinden biri olan Psagot'a gitti. Konuşmalarında “hak, hukuk ve barış” kelimelerini oldukça sık tekrarlayan Mike Pompeo, genel söylemleri ve oldu bittiye dayalı tek taraflı eylemleri arasındaki tutarsızlığı somut biçimde gösteren bir kararla uluslararası hukukun ve BM kararlarının yasadışı kabul ettiği Batı Şeria'da bulunan Yahudi yerleşim yerlerini ziyaret eden ilk ABD Dışişleri Bakanı oldu. Böyle bir ziyareti gerçekleştiren en üst düzey ABD yetkilisi olma ünvanı kazanan Pompeo, burada yaptığı konuşmada bundan böyle Filistin'e ait Batı Şeria'daki yerleşim yerlerinden ABD'ye ihraç edilecek mamullere “İsrail malı” etiketi yapıştırılacağını ifade etti. 

Pompeo’nun ziyaretine paralel olarak ABD Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, Batı Şeria ve Golan Tepeleri'nde yer alan yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerinden ithal edilen ürünlerin “made in Israel” olarak etiketlenebileceği ifade edildi. 1995 Oslo Barış görüşmelerinde Batı Şeria’da üretilen mamullerin Batı Şeria etiketi alması gerektiği kabul edilmişti. Pompeo yeni etiketleme protokolünü açıklarken İsrail ürünlerine karşı yürütülen B.D.S.(Boykot, Yatırımların Geri Çekilmesi ve Yaptırımlar) hareketi gibi boykot eylemlerini de antisemitizm olarak nitelendirdi. BDS hareketine karşı önceden de benzer suçlamalar yönetilmiş hareketin liderleri Yahudilere karşı olmadıklarını ve sadece Filistinlilerin haklarını aradıklarını söyleyerek antisemitizm suçlamalarını reddetmişlerdi.

Psagot ziyaretinin ardından, uluslararası hukuka ve BM kararlarına aykırı şekilde İsrail tarafından 1981 yılında ilhak edilmiş olan Golan Tepeleri'ne de uğrayan Pompeo, “burası İsrail'in parçasıdır” ifadesini kullandı. Pompeo, İsrail seyahatine başlamadan önce yaptığı açıklamada, Golan Tepeleri'nin, ABD tarafından İsrail toprakları olarak tanınmasının, Başkan Trump'ın Mart 2019'da imzaladığı deklarasyonla sağlandığını ve bunun “tarihi açıdan önemli” olduğunu ifade etmişti.

New York Times’da yayınlanan bir makaleye göre Trump yönetimi, Pompeo’nun İsrail ziyareti ile 20 Ocak’ta görevi devralacak olan ve İsrail-Filistin meselesinde iki devletli çözümden yana olan Joe Biden’ın yoluna siyasi mayın döşemek istedi. Analistler Pompeo’nun İsrail ziyaretini İsrail’in Trump döneminde elde ettiği kazanımları somutlaştırmak ve aynen İran’a yönelik yaptırımlarda olduğu gibi Biden yönetiminin bu kazanımları tersine çevirebilme ihtimalini zayıflatmak için atılmış adımlar olarak değerlendiriyor. 

Analistler dışişleri bakanının bu İsrail ziyaretinin 2024 başkanlık seçimlerine adaylığını koyma planıyla da bağlantılı olduğunu ve Pompeo’nun  Evanjelistlerin oylarını kazanabilmek için şimdiden siyasi yatırımda bulunduğunu iddia ediyor. Kendisi de bir Evanjelist Hristiyan olan Mike Pompeo’nun dini inançlarının Amerikan dış politikasını ne derece etkilediğimedyada uzun süredir sorgulanıyordu. Analistler yeni açıklanan etiketleme protokolü ile ilgili olarak, yeni düzenlemenin Filistin devletine ait bölgeleri de kapsayan geniş bir alanda İsrail’in hakimiyetinin tanınması ve tek devlet politikasının etkili bir biçimde benimsenmesi anlamına geldiğini ifade ediyor.

Labels »  
Subscribe to SETA Spot on Weekly Bulletin