ABD-Çin İlişkileri: Ticaret Savaşı ve Stratejik Kuşatma
October 23, 2020Çin, Trump yönetiminin teknoloji alışverişlerinde ulusal güvenlik gerekçesiyle koyduğu sınırlamalara missileme yaptı. Çin’de
Çin, Trump yönetiminin teknoloji alışverişlerinde ulusal güvenlik gerekçesiyle koyduğu sınırlamalara missileme yaptı. Çin’de geçen hafta sonu kanunlaşan yasa, hem sivil hem askeri alanda ‘ikili kullanımlı’ teknolojilerin, nükleer materyal ve ekipmanın ve ulusal güvenliğe dokunan diğer bazı ürün ve hizmetlerin yurt dışında satışına sıkı sınırlamaya tutulmasını sağlıyor. İki yıldır tasarı halinde bekleyen ve 1 Aralık’ta yürürlüğe geçecek olan yasanın kanunlaşmasının zamanlaması, ABD’yle Tik Tok gibi sosyal medya uygulamalarından ve yarı iletkenlerin alışverişine kadar birçok alanda devam eden ticaret savaşının bir yansıması olarak öne çıkıyor. Öte yandan, Çin hükümetinin Trump yönetimine ABD’deki Çinli bilim adamlarının sorgulanması ve tutuklanması pratiklerinden vazgeçmediği takdirde Amerikalı bilim adamlarına da aynı muameleyi uygulayacakları uyarısı yaptıkları basına yansıdı.
Ticaret savaşlarının başka bir boyutu da yönetimin gelişmekte olan ülkelerin Çin’den uzaklaşmasını sağlamak amacıyla cazip şartlarda borç teklif etmesi olarak öne çıkıyor. ABD’nin Afrika’da özellikle Huawei ve ZTE’den telekomünikasyon malzemesi alınmasını önlemeye çalıştığı belirtiliyor. ABD yönetimi uzun zamandır Avrupalı müttefiklerine de 5G teknolojisinde Çin’den uzak durmaları için baskı yapıyor ve en son İsveç’in bu iki Çin şirketine yasak koyması Amerikan yönetiminin bu konuda başarısı olarak öne çıkıyor. Dışişleri Bakanı Pompeo’nun ABD’nin Brezilya’yla ticari ilişkilerini güçlendirmeye devam ederken iki ülkenin de Çin’e olan bağımlılıklarını azaltmaları gerektiği yönündeki sözleri de ABD’nin ticari baskısının diğer bir örneği olarak öne çıktı.
Çin’e karşı sert söylemiyle öne çıkan Trump yönetiminin başlattığı ticaret savaşlarının, 3 Kasım seçimlerinde Biden kazansa da devam etmesi bekleniyor. İç politikada hem koronavirüs hem de imalat sektöründeki bağımlılık her iki adayın Çin konusunda daha şahin olduğunu gösterme çabalarına neden oluyor. Buna karşın Robert Kaplan gibi dış politika uzmanlarının aceleci bir şekilde çatışma ortamına sürüklenmemek için Çin’le ilişkileri yeniden düzenlemek gerektiğiyönündeki çağrıları dikkat çekiyor.
Dışişleri Bakanı Pompeo ve Savunma Bakanı Esper önümüzdeki hafta Hindistan, Sri Lanka ve Endonezya gibi Güney Asya ülkelerine bir ziyaret gerçekleştirerek Çin’in bölgedeki etkisine karşı stratejik kuşatma oluşturma çabalarına devam edecekler. Hindistan’ın son aylarda Himalayalar bölgesinde Çin’le sınır çatışmalarına girdiği ve ABD’nin Çin’i koronavirüs, casusluk ve Güney Çin Denizi’ndeki askeri varlığı konusunda eleştirdiği bir ortamda gerçekleşecek ikili görüşmelerin Japonya, Avustralya, Hindistan ve ABD’nin oluşturduğu “Dörtlü” grubunun çabalarını da güçlendirmesi hedefleniyor. Bu grubun dışındaki ülkelerin de Çin’e mesafeli durmasının sağlanması ve Çin’in deniz faaliyetlerini sınırlandırması amaçlanıyor. Gezinin öncesinde ABD’de faaliyet gösteren 6 Çinli yayın organının yabancı temsilcilik olarak kayıt olmaları gerektiğini açıklayan Pompeo, atılan bu adımların Çin’in komünist propagandasını önleme çabası olduğunu söyledi.
Foreign Affairs dergisinde bir yazı yayınlayan Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Robert O’Brien, ABD’nin uzun yıllar Çin’in doğal bir biçimde ekonomik siyasi olarak liberalleşeceğini beklediğini ve bunun büyük bir hata olduğunu savunuyor. Bu hatanın temelinde Çin Komünist Partisi’nin kendi söylemlerinde ve belgelerinde açık açık dile getirdikleri komünist ideolojiyi hafife almanın olduğunu söyleyen O’Brien, bu tehlikenin dünyanın birçok ülkesiyle birlikte ABD’yi de doğrudan tehdit ettiğini ve artık görmezden gelemeyeceğini öne sürüyor. Çin’in ABD içerisinde komünist söylemleri yaydığını ve bunu basın yayın organlarında propaganda yaparak gerçekleştirdiğini yazan O’Brien, Trump yönetiminin etkin biçimde bunların peşine düştüğünü belirtiyor. Pompeo ve O’Brien’ın son zamanlarda artan komünizm vurgusunun seçim öncesinde iç siyasette öne çıkan Demokrat başkan adayı Biden’ın sosyalist ajandaya teslim olduğu ve Çin’in Biden’ın seçilmesini istediği tartışmalarıyla birlikte düşünmek gerekiyor.